18 Aralık 2015 Cuma

Boztepe'den Bakış


Fotoğraflar:Atakan SAĞIR




Bildiğim kadarıyla kocaman şehirleri insanlara ayaklarının altında hissettiren iki tane Boztepe vardır Karadeniz’de. Bunlardan birisi Ordu’daki Boztepe, bir diğeri ise Trabzon’da bulunan Boztepe’dir. Serin bir yaz gecesi şehrin ışıklarını çepeçevre saran o kara denize hakim Trabzon Boztepe’deyiz.  Gündüzleri pek fazla kalabalık olduğuna şahit olmadığım Boztepe, geceleri neredeyse bütün Trabzon’un akınına uğruyor. Bol bol rüzgar alması nedeniyle serin olan Boztepe, özellikle de gece vakti şehrin ışıkları eşiliğinde misafirlerine harika bir manzara sunuyor.
Boztepe’ye çıktığımızda önce masaların arasında birkaç tur atmak zorunda kaldık. Tüm masalar doluydu. Neyse ki birkaç dakika içinde boşalan bir masaya oturmuştuk. Tatlı bir serinlik olurmuş her gece Boztepe’de. Bu durumu düşünmediğimden ve gündüzleri olan aşırı sıcaktan dolayı  kısa kollu kıyafetlerle çıkmıştım Boztepe’ye. Zaten birkaç dakika içinde gelen semaverin görüntüsü üşüme duygusunu da ortadan kaldırmıştı bende. Semaveri masaya getiren garson bu tepenin manzarası kadar çayınında güzel olduğunu ima etmişti ama çok da önemsememiştim. Fakat gerçektende burada içilen çay ayrı bir keyif veriyor insana. Eğer birkaç kafadar Boztepe’ye çıkmışsanız tek semaverin yeterli olacağını hiç sanmıyorum.
Bu tepeden baktığınızda yamaçlara kurulmuş bir şehir göze çarpar. Denizin çevrelediği ve yamaçların izin verdiği ölçüde bir şehir.  Tepenin sağ tarafına kafanızı çevirdiğinizde ise sanki denize iniş yapacakmış gibi hissettiren uçaklar iner aralıklarla Trabzon Havaalanı’na. Boztepe’nin bitimine doğru ise kütüphane bulunmaktadır. Ne kadar kullanıldığını bilmesem de gün içinde açık olan bu kütüphanede insanlar manzaraya karşı kitaplarını okuma şansına sahiptirler.

Boztepe’den Trabzon manzarasına baktığımda şehrin azalan ışıkları yavaş yavaş bu tepeye veda etmemiz gerektiğini hatırlatıyordu. Kısaca, birkaç saniye içerisinde bütün Trabzon’u görmek isteyenlere Boztepe’ye çıkmalarını öneririm.

12 Aralık 2015 Cumartesi

Trabzon Notları


Fotoğraflar:Atakan SAĞIR


Doğu Karadeniz’in sıcak kanlı şehridir Trabzon. Daha önce üç defa daha Trabzon’da bulunmuştum ve tesadüf eseri bu ziyaretimde yaz mevsimine denk gelmişti. Trabzon’un insanını aratmayacak kadar, hatta daha da sıcak olan bir şeyi vardır ki o da havasıdır. Denize olan yakınlığı nedeniyle de nem seviyesi yüksek olan Trabzon’da abartmadan söylemek gerekirse yazın nefes almak bile oldukça güçtür. Buna rağmen şehri gezme heyecanı bir nebze de olsa Trabzon’un bunaltıcı havasını unutmamı sağlayabiliyordu.



Bu şehirdeki ilk durağım Ayasofya Müzesi’ydi. Ayasofya Müzesi’nden kısaca bahsetmek gerekirse İstanbul’un, Kral I.Manuel tarafından 1250-1260 yıllarında yaptırılmış bir manastır kilisesidir. Günümüzde ise müze olarak kullanılmaktadır. İstanbul’da bulunan ve herkesin bildiği Ayasofya kadar heybetli bir yapı olmasa da kendine has bir mimarisi vardır Ayasofya Müzesi’nin. Deniz kıyısındaki şirin görünümüyle Trabzon’a kültürel bir değer katan Ayasofya’nın içindeki taş duvarlarda ise Hristiyanlığa ait dini tasvirler yer almaktadır. Fakat, bu resimlerin bir kısmı ise duvarlardan silinmiştir. Orta Karadeniz’de başlayan ve doğuya doğru gittikçe hem sayısı hem de ünü artan bir Karadeniz klasiğinden de söz etmeden geçmek istemem, yani Karadeniz pidesinden. Trabzon’a gidecek bir kişiye edeceğim tavsiyelerin başında kesinlikle güzel bir pidecide Trabzon peynirlisi yemek gelecektir. Pide denilince, başta kendim olmak üzere çoğu insan için olmazsa olmaz kavurmalı veya kıymalı türleri gelir. İşte Trabzon pidesinin ezber bozan özelliğinden biri de peynirli pidelerinin etlilerinden daha meşhur oluşudur. En azından ben öyle düşünüyorum. Trabzon yağıyla birlikte tüketilen pideler, özellikle yaz sıcağında insanın kolestrol seviyesini artırsa da, Trabzon’a yolu düşenlere (ölçüyü kaçırmamak şartıyla) şiddetle tavsiye edebilirim.
Trabzon anılınca akla illa ki şehri temsil eden Trabzonspor gelir. Trabzonlular için ise her şeyden önce Trabzonspor geliyor. Yazıma başlarken şehrin insanının sıcaklığından söz etmiştim, nitekim doğrudur da. Fakat Trabzon’da Trabzonspor maçını izlemiş bir yabancı bu ifadelerimi inandırıcı bulamayabilir. Tecrübeme dayanarak yazıyorum ki Trabzon’da dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biri, Trabzonspor’un maçını izlerken iyi niyetle de olsa fazla yorum yapmamak olacaktır.  Eğer üzerinizde Trabzonspor forması yoksa, Trabzon’da futbol maçı izlememenizi tavsiye ederim.
Seyahatim boyunca şehir merkezinde çok fazla zaman geçirme fırsatım olmadı. Bu nedenle de, Trabzon’un gün yüzüne çıkmamış güzellikleriyle karşılaşmamış olabileceğimi düşünüyorum. Kısıtlı zamanıma rağmen az da olsa keşfetmeye çalıştığım bu şehirde keyifli bir üç gün geçirdiğimi düşünüyorum. Her şeyinden memnun olmuştum Trabzon’un, fakat bir şeyi hariç; aşırı nemli havası.

4 Aralık 2015 Cuma

Dağların Doruğunda Bir Göl


Fotoğraflar: Atakan SAĞIR



Limni Gölü, Gümüşhane ilinin Torul ilçesindeki Saranoy Yaylası üzerinde bulunur. 1700 rakımlı tepede bulunan bu krater gölünün çevresi ağaçlarla örtülüdür. Ailece piknik yapmak için Limni Gölü çevresi güzel bir tercihtir. Limni Gölü’ne ulaşmak için öncellikle Gümüşhane’nin ünlü yaylalarından olan Saranoy Yaylası’na varmak gerekiyor. Arabayla yaklaşık olarak 20 dakika içerisinde bu göle ulaşmak mümkündür.

Yirmi dakika süren yolculuğumuzun ardından Saranoy’a ulaşıyorum. Göle vardığımda ise ilk dikkatimi çeken şey suyun biraz azaldığı oluyor. Suyun çekilmesi, bıraktığı yumuşak ve düz zeminden anlaşılabiliyor.


Limni Gölü’nün çevresi ise tam bir piknik alanı. Gölün etrafında belirli aralıklarla kamelyalar bulunmaktadır. Doğası ile özelliğini kazanan Limni Gölü daha birkaç yıl öncesine kadar çok fazla bilinirliği olan bir mekan değildi. Fakat, son yıllarda hızla turizme kazandırılmıştır. Bizim gibi yerli ziyaretçilerin yanı sıra bölge Arap turistlerinde akınına uğramakta. Öyle ki göl kenarında bulunduğum süre içerisinde bölge halkından çok Arap turist gördüğümü söyleyebilirim. Turistlerin rehberleriyle konuştuğumda ise İstanbul’a gelen Arapların, ardından Karadeniz seyahatine çıktıklarını ve rehberlerinde son birkaç yıldır turistlere Limni Gölü’nü gösterdiklerini öğreniyorum.


1700 metrede bir göl kıyısında piknik yapmak isteyenlere önereceğim ilk yer Limni Gölü’dür. Bu göle, bir sonraki ziyaretimi de bir kış mevsiminde yapmayı düşünmekteyim.